Mustafa Kemal (Atatürk), Ankara’ya varışının ertesi günü (28 Aralık 1919) kendisini ziyaret eden Ankara’nın ileri gelenlerine, ABD Başkanı Wilson’un, Türkiye’nin yaşam ve yazgısını güvence altına alan 12. prensibini İtilaf Devletlerinin uygulamaktan kaçındıklarını söylemişti. İngiliz yetkililerinden Harold Nicolson’un deyimiyle, Müttefiklerin önderleri, “… düşmanlarımız üzerinde azami baskı kullanmak; ancak dostlarımıza sınırsız self determinasyon (kendi yazgısını saptama) isteğinde bulunmak hakkını vermek suretiyle iki formülü (yetki ve rıza formüllerini) birleştirmeye çalışmışlardı. ”
Buna karşın, başta Halide Edip ve gazeteci Ahmet Emin (Yalman) olmak üzere, İstanbul’daki tanınmış Türk aydınlar, yazar, öğretmen ve hukukçular, 1918 yılı Aralık ayında Wilson Prensipleri Cemiyeti”ni kurarak, Başkan Wilson’un 12. prensibini ve özellikle self determinasyon ilkesinin uygulanmasını sağlamaya çalışıyorlardı. Türk basını da, Wilson’un 12. prensibini her gün ön sayfalarında yayımlayarak Amerikalılara, vermiş oldukları sözü hatırlatmayı ihmal etmemişti.
Ancak, Yunan tarihçilerden Spiros V. Markezinis’e göre, ABD’nin dünya savaşına girdiği tarihe kadar bu savaş “emperyalist amaçlara” dayanıyordu. Onun görüşünce, Başkan Wilson’un prensipleri içtenlik ve iyi niyetle öne sürülmüş olmakla birlikte gerçekten çok uzaktı. Müttefiklerin savaş amaçları yalnız Türkler tarafından değil, Ermeniler, Rumlar, Süryaniler ve Araplarca da ciddiye alınmıştı.
Türkler, İtilaf Devletlerinin kendilerine yumuşakça davranacaklarına inanmış; Başkan Wilson’un demecini ümit verici söz olarak algılamış; 30 Ekim 1918’de Mondros Bırakışması’nı imzalamak zorunda kalmışlardı.
Bu gelişmeler yer alırken, 13 Ekim 1918’de, Mehmet Talât Paşa’nın sadrazamlığı altındaki İttihat ve Terakki Kabinesi yönetimden çekilmiş; bir gün sonra Mareşal Ahmet İzzet Paşa başkanlığında yeni ama geçici bir kabine kurulmuş; bu kabineye, Wilson prensipleri doğrultusunda barış görüşmeleri yapma yetkisi verilmişti. Ancak İttihat ve Terakki Cemiyeti mebusları Osmanlı Mebusan Meclisi’nde çoğunluğu oluşturmayı sürdürmüşlerdi. İttihatçı yönetimin ortadan kalkmış olması, İttihatçı korkusunun hafiflemesine neden olmuş; bırakışmanın imzalanması üzerine, İstanbul’da dernek ve parti kurma faaliyetleri yoğunlaşmıştı, öte yandan azınlıkların taşkınlıkları başlamış; İstanbul ve İzmir’de kimi binalara Müttefik devletlerin bayrakları asılmıştı. 1 Kasım’da İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin son kongresi İstanbul’da oturumlarına başlamış; İttihatçılar, kongrenin son oturumunun yapıldığı 5 Kasım’da partiyi feshetmek ve “Teceddüt Partisi” adı altında yeni bir örgüt kurma kararını oybirliğiyle almışlardı. Kimi kaynaklara göre iki gün önce (2/3 Kasım Cumartesi/Pazar akşamı) ; kimi kaynaklara göre de üç gün sonra (8 Kasım akşamı); Türkiye’yi dünya savaşına sürüklemekle suçlanan ittihat ve Terakki Cemiyeti’nin 3 önderi Talât, Cemal ve Enver paşalarla en yakın işbirlikçileri, “U67” sayılı Alman denizaltısıyla, büyük gizlilik içinde İstanbul’dan kaçmışlardı.
Bir solukta okuyacağınız Prof. Dr. Ramadan Salahi Sonyel'in son kitabı Kaygılı Yıllar 480 sayfa ve Remzi Kitabevi tarafından yayınlanmıştır.