Türkiye'de seçim dönemi particiliğin-partizanlığın görülmesi için ek imkanlar tanıyor. İnsanlar parti otobüslerine doluşmuş şehir şehir geziyor, mitinglerde kim gelmiş çetele tutuluyor. Bunun sebebi belediyelerde işe girmek veya işini korumak için mutlaka kişinin veya yakınının bu mitinglerde boy göstermesi olarak gösteriliyor.
Liyakat diye bağırdıkları, kendi partilerine liyakatten başka bir durum değildir. Belediye başkanları değişen bütün şehirlerde işçi kıyımı görülmektedir, büyük şehirlerdeki rakam binleri bulabilmektedir. Yeni işe alımlarda ise mutlaka siyasi parti üyeliği artı aktif olarak mitinglere katılım gibi siyasi faliyetler aranmaktadır.
Partizan belediye başkanları verdikleri vaatleri-attıkları palavraları çoktan unuttu, insanlar söz konusu kendi partisi olunca yolsuzlukları, verilen vaatleri sorgulatmıyor, karşı tarafa saldırıyor veya yalanlara başvuruyor. Öğrenci ulaşımını, ekmek fiyatını ucuzlatacağım diyen belediye başkanının şehrinde öğrenci ulaşımı, ekmek fiyatı çoktan katlandı. Orta büyüklükteki şehrin herşey güzel olacak diyen belediye başkanının geçen 1 yıldaki medya harcaması 18 milyon lira tutmuş.
Ülkenin batısındaki 1 ilde muhalefet ittifakından 2 farklı partiden seçilen 2 tane 1. sıra milletvekili doğu illerinden, 1 partinin milletvekili parti başkanının hemşehrisi üstelik teröristlerle reklam çevirmiş bir isim, sanki mecliste yeterince terör destekçisi yokmuş gibi. Diğer parti başkanı ise ön seçim hilesiyle bu ilde ahbabını seçtirmiş 1. sıradan. Seçilen milletvekillerinin seçildikleri il ile alakası yok, yöre halkının temsili gasp edilmiş.
Türkiye'deki partizanlık-particilik ülkenin önündeki en büyük engel gibi duruyor. Partisinin menfaatini ülkenin menfaatinden önde tutanlar, partisinin yaptıklarına 3 maymunu oynayanlar, kendine destek veren terör örgütünü görmeyip öbür terör örgütünü gösteriyor. Yolsuzluklar, usülsüzlükler, adam kayırmacılık, partizan medyanın belediyeler aracılığıyla beslenmesi yüzünden örtbas ediliyor.